Uzun zamandan beri ilgilenemiyorum sitemle. Her zaman aynı şeyi söylüyorum ama gerçekten öyle.. İnsanın gerçekleştirmesi elinde olan bir şeyden, gerçekleştiremediği için yakınması ne kadar ilginç.. Yazacağım o kadar çok şey oldu ki bu hafta, hangi birini nasıl yazsam diye düşünüyorum. Ama önce şöyle bi özet geçeyim diğer konuları da başka zaman anlatırım artıkın
En önemli gelişme herhalde bir hoca olaraktan ilk dersime girmiş olmam Bu sene asistanlığını yaptığım Mikroekonomi dersinin problem çözme dersine giriyorum. Çok garip, çok güzel bir duygu. Şimdilik gözlemlediğim kadarıyla şunları söyleyebilirim:
1) Öğrencilikten farklı olarak, derse geç gitme derdi yok. Öğrenci olarak derse giderkene odadan çıkarken bütün oda ahallisini (2 kişilik bir ahalli) geç kalmadığım halde “geç kaldım üff yine geç kaldım” diye panik stres eden bi tipim ben. Ama bu derse giderken gayet rahat, ders saatinde odamdan çıktım; zaten 5 dakika sonra da sınıfta oldum. Ayça’nın “he hoca oldu ya saatleri de değişti hemen bi rahatlık geldi” demesi bunu fark etmemi sağladı
2) Tahtada soru çözerken hocaların neden yazdıkları şeyin önünde durarak yazdıklarını hep merak etmiştim. Yani bizim görmemiz açısından yana kaysalar da o yazarken biz de görsek! Böyle düşünürDÜM. Ama artık düşünmüyorum; çünkü bu pek de mümkün olmuyor. Her ne kadar yan durmaya çalıştıysam da, yazının önünü kapamamaya çalıştıysam da yamuldum, eğrildim, büküldüm ama başaramadım Bir öğrenci olarak kendime kızdım içimden niye yazının önünde durarak yazıyorum ki diye ama öğretmen psikolojisiyle düşününce de elimden gelen bir şey yoktu. Yani kimlikten kimliğe büründüm resmen
3) Öğrencilik hayatım boyunca öğretmenlerin sınıfa bir soru sorup cevap alınca neden yerinde hoplayacak kadar sevindiklerini anlayamamıştım. Ta ki Salı gününe kadar. İnanın, anlattığınız bir şeyi sorduğunuzda size cevap verilmesi kadar güzel bir şey yok!
4) Sınıfta en çok güldüğüm şeylerden birisi de hoca ders anlatırken en heyecanlı yerinde ispirtolu kalemin bitmesi, hocanın da sinirden tepinmesidir. Düzeltiyorum, tepinmesiYDİ. Artık o günler mazide kaldı; lâkin ne kadar sinir ve tepinilesi bir durum tahmin bile edemezsiniz!
5) En sinir olduğum hoca tipi de saatten haberi olmayan hoca tipidir. 50 dakika geçmiştir; ama onun bundan haberi yoktur. Adeta su gibi akıp geçmiştir zaman. Oysa öğrencilere göre zaman, donup kalmış bir su gibidir. Akmak bilmez.. Ama gerçekten de zaman yetmiyormuş yahu! Üstelik geyik filan da yapmadım yani ona rağmen! Kimbilir yapsam ne zamana biterdi ders. Ama ben sinir olduğum şeyi yapmadım, vaktinde bitirdim dersi
Daha bir çok şey söylerdim ama bir de sevgili oda arkadaşlarım Aysun ve Ayça’nın bu duruma nasıl yaklaştıklarına değineyim. Aysun ödev yaparken bir şeye sinirlendi dün. “Ya bu hoca bunu yap demiş de şu zımbırtısını söylememiş üff yaa” diye terör estirdi odada. Sonra “Tuğçe!” dedi. “Sen sakın böyle bi hoca olma, olur mu?” “Peki Aysun olmam ” Derken, Ayça ders notlarını temize geçirirken yakınmaya başladı: “Ya bu hocanın derdi ne ki m ile n’yi, u ile v’yi birleşik yazıyo?!? Hangisi v hangisi n şimdi nerden anlıcam?!?!” Hemen ardından “Tuuuuğğçee, sen sakın karmaşık yazma tamam mı harfler birbirinden ayrılsın!” Aysun diğer taraftan “ayrıca tahtayı güzel kullan ordan burdan ok çıkarıp öğrencilerin defterini de ok çıkarılacak tahtalar olarak düşünme!” dedi. İkisinin birlikte “ay sen şimdi hoca mı olduunnn. Ben senin pijamalı halini bilirim kız başımıza hoca kesilme şimdi” demeleri ise öldürüyo beni
Bu herhalde, büyük adam olmuş adamların kısa pantolonlu hallerini bilen teyze psikolojisinden kaynaklanıyo
Fizik Mühendisimiz Akın ise yine karizmasına yakışır bi yorum yaptı ve son noktayı koydu: “Asistanların profesörü Tığç!” Bundan sonra bize laf düşmez
Tebrik ederim
Çok farklı bi deneyim oluyo
Okul deneyiminde bende bi garip olmuştum
Öğretmen sayılmazdık ama değişik bi balış açısı yakalamamı sağlamıştı 
Neden yana kaymaz o örtmenler
Yazzık bize. Acaba bende öörtmen olabilecekmiyim? Terbikler size Tuuce Hanım 
Eeee.. Madem sen de kürsünün öte tarafına geçtin, artık sen de “onlar”dan birisin (Bkz. Lost “diğerleri”)


Yine de hayatındaki bu önemli adımın öncelikle öğrenci kardeşlerim olmak üzere sana ve tüm diğer akademik personele de hayırlı olmasını dilerim
Bir öğretmenin bloguna asla yorum yapmam
Hocam yorum yapmaya istediğimiz başlıktan başlayabiliyor muyuz?

@BIGADICMANIA: Teşekkür ederim efenim
O değişik bi bakış açısı neymiş çok merak ettim doğrusu 
Vee size de teşekkür ederim efenim 

@EMRE: Örtmen olabilirsin tabi ama bunu istiyo musun iyice düşün öyle karar ver
@AKIN: Ayyy “onlar” deyince birden korktum ürktüm kendimden :/ Ben bir terslik olmaz da öğretmen olursam bunun altında sana çektiremedim bari çocuklarına çektiriym mantığının olduğunu unutma sakın. Sen bir şekilde elimden kurtulabilirsin ama çocukların asla!!!
@EFETURK: Pardon beyefendi, bu yaptığınız nedir acaba?
Efe yalan sölüyo bana bilem yapıyo

Ben örtmen olmak istemiyorum devlet yapıyo
işin esprisini geçelim
Bende liselerin sağlık dersine gitmiştim
Konuda pek güzeldi . Aidsi anlatacam
Öğretmen olarak tabi
anlatırsın anlatırsın ders bitecek Artık klasikleşmiş “Sorusu olan var mı ?” sorusuna kadar her şey normaldi
Ta ki o sorudan sonra önlerden bi çocuk
– Abi senden bize aids bulaşır mı ?
diyene kadar
Siz olsanız ne derdiniz 
@efeturk valla fena sormuş ama
Öğrenci olarak kızdığımız birçok noktayı aslında yanlış görüyoruz.
Mesela ben ders dinlerken sıkıldığımda kendimi dersten soyutlarım ( istemeden oluyo genellikle
) ama bunun öğretmen açısından nasıl bişi olduğunu anlamazdım. Gerçektende çok kötü bi durum. Havaya konuşmak gibi bişi insan bi garip olur yav
Farlı bi bakış açısı derkende şunu söylemek istedim, bize öğrenci olarak anlamsız gelen birçok şey aslında çok önemli ayrıntılar 